Ensar Vakfı, İnsan ve Medeniyet Hareketi, İHH, ÖZGÜR-DER, FEDA-DER, SEÇDER, ÖNDER ve YEDİ HİLAL bileşenlerinden oluşan Kdz. Ereğli Ümmet Platformu’nun çağrısı ile Ali Molla Camisinde Cuma namazı sonrası bir araya gelen platform üyeleri ve vatandaşlar, İsrail’in saldırılarında hayatını kaybeden Filistinliler için gıyabi cenaze namazı kılarak dualar etti. Programda, İsrail protesto edildi ve Filistin direnişinin İsrail’e karşı başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonuna destek verildi.

Dünyanın birçok yerinde çeşitli protestolar gerçekleşirken, Türkiye’nin birçok ilinde eşzamanlı olarak Cuma namazı sonrasında gıyabi cenaze namazı kılındı. Gıyabi cenaze namazı, dua ve basın açıklamasına Kdz. Ereğli’den de destek geldi.

Kdz. Ereğli Ümmet Platformunun çağrısı üzerine yoğun bir katılımla gerçekleşen programda, İsrail’in insanlık dışı saldırılarında hayatlarını kaybederek şehit olan bebekler, çocuklar, gençler, yaşlılar, kadın ve erkekler için, İlçe Müftüsü Sabri Kütükçü tarafından gıyabi cenaze namazı kılındı, dualar edildi. Yapılan basın açıklamasıyla İsrail rejiminin yıllardır yaptığı sistemli işgal, sindirme, soykırım ve zulüm politikalarına karşı Hamas öncülüğünde gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonunun bir meşru müdafa olduğu belirtilerek; Filistin kıyamına destek verildi.

“Yıllardır bombalanan, her gün birer ikişer katledilerek, bombalanarak, evlerine ve işyerlerine el konulan, küçük yaştaki erkek çocuklara varıncaya kadar hukuksuz tutuklamalar yapılarak ailelerinden yıllarca ayrı hapishanelerde yatırılan bir halkın kendi imkânları çerçevesinde işgale ve zulme başkaldırmasından, dur demesinden ve kendi topraklarına sahip çıkmak istemesinden ve bir var olma savaşı vermesinden daha doğal ne olabilir” denilen açıklamada, basın ve sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen bilgi kirliliği ve algı yönetimi operasyonlarına dikkat edilmesi gerektiği vurgulandı.

Platform adına basın açıklamasını okuyan Davut Çevik, şunları söyledi:

“Tarih boyunca saldırılara ve işgallere sahne olan Filistin'in bugün içinde bulunduğu sancılı süreç 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin Osmanlı Devleti himayesindeki bölgeyi işgal etmesiyle başladı. Filistin'i işgal eden İngilizler, 9 Aralık 1917'de kutsal şehir Kudüs'e girdi. Kudüs'ün işgalinden kısa süre önce 2 Kasım 1917'deki Balfour Deklarasyonu olarak bilinen mektupla Filistin'in kaderi değişti. İngilizler dünyanın dört bir tarafından gelen Yahudi yerleşimcilerin Filistin topraklarına yerleşmesine göz yumdu. BM’in 1947 taksim planı ile bölge topraklarının %55i İsrail’e verilirken, Filistinlilere kendi öz vatanlarının sadece %45 i layık görüldü. Kudüs ise özel bir statü ile uluslararası toplumun kontrolüne verildi.

1948 yılında Filistin topraklarının tamamını işgal etmek üzere bağımsızlığını ilan eden İsrail, o tarihten bugüne, bir taraftan öldürme, bir taraftan çocuklar dâhil hapsetme, ev ve işyerlerine el koyma yolu ile Filistinlileri kendi yurtlarından çıkararak Yahudi yerleşimcilere yer açmaya ve işgalini genişletmeye çalışmaktadır. Ne acıdır ki toplamda işgal edilen toprakların sadece % 0.9 una tekabül edecek büyüklükteki toprakların çeşitli baskı ve tehditlere dayanamayan kimi Filistinlilerce satılması, 80 yıldır devam eden büyük işgali ve soykırımı örten bir boyut kazanmıştır. İsrail yanlısı kimi tarihçiler, gazeteciler ve işbirlikçi çevreler tarafından temcit pilavı gibi sürekli gündeme getirilen ‘Filistinliler topraklarını sattı’ söylemi aslında İsrail’in tüm zulümlerini meşrulaştıran bir şehir efsanesine dönüşmüştür.

Planlanan soykırım ve işgal planı çerçevesinde sistematik katliamlara uğratılarak milyonlarcası yurtlarından sürülen, kamplarda yaşam mücadelesi veren, açık hava hapishanelerinden farksız olan Batı Şeria ve Gazze’de açlık, yoksulluk ve yoksunlukla boğuşmaya mahkûm edilen Filistinli kardeşlerimizin direnişi sonuna kadar haklı, meşru ve insanidir.  Her gün en az birkaç kişi, her yıl yüzlerce Filistinli, Siyonist asker ya da yerleşimcilerin kurşunlarına hedef olurken, tüm dünyanın gözü önünde Mescid-i Aksa’nın kapıları Müslümanlara kapatılırken, Siyonist işgal gün be gün derinleşirken, mazlum Filistin halkının direnmesinden, izzetli biçimde zulme karşı çıkmasından daha doğal ne olabilir ki!

Yıllardır boykot altında tutulan iki milyonu aşkın insanın yaşadığı Gazze’ye ilaç girişi yasaklanmakta, rejimin saldırılarında yıkılan evlerin yapılması için gereken inşaat malzemelerinin girişine izin verilmemektedir. Bir insani trajedinin yaşandığı Gazze’de iki milyonu aşkın nüfus maalesef hastane, okul, elektrik, sağlıklı içme suyu gibi gereksinimlerden yoksun yaşamaktadır. İnsanca yaşamı mümkün kılacak hiçbir şeyin olmadığı Gazze’de her şeyden öte işgalci güçlerin saldırıları nedeniyle can güvenliği bulunmamaktadır.

ABD başkanlarının işgalci Siyonistlerin güvenliğini merkeze alan, Filistinlileri ebediyen yurtlarından sürmeyi hedefleyen, 'Yüzyılın Anlaşması' adını verdikleri plan çerçevesinde Emperyalist güçlerin askeri, mali ve diplomatik destekle şımarttığı Siyonist işgal rejimi Birleşmiş Milletler kararlarına uymamakta, uluslararası hukuku ve otoriteyi hiçe saymakta, kendi işgal ve sömürü politikasını  derinleştirmektedir.

İşledikleri sistematik katliam/soykırım ve savaş suçları nedeniyle yöneticileri Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gereken işgal rejiminin en büyük dayanağı kuşkusuz uluslararası toplumun sessizliği ve tepkisizliğidir. Bu yönüyle Filistin’in işgali sorunu dünya halkları için insani ve ahlaki bir sınavdır. Hal böyle iken, işgal rejiminin insanlık dışı boykot, sürgün, katliam ve şiddetine sessiz kalınırken, Filistin halkının meşru savunmasını terör olarak damgalayan bilindik bir çifte standart ve ikiyüzlülükle karşı karşıyayız.  Filistin topraklarının nasıl talan edildiğine bütün dünya şahitken, gerçeklerin üstünü örtmek isteyenler işgal çetesinin zulmünü görünmez kılma peşindeler. Filistinli direnişçilerin “İsrail topraklarına sızdığı” yönündeki hatalı ve yanlı söylemleri kabul etmiyoruz. Bilakis verilen mücadele ve gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonu, işgal altındaki Filistin topraklarını tamamen özgürleştirme çabasının adıdır, bir varlık mücadelesidir, kendi toprağına vatanına sahip çıkmanın ve işgalcilere asıl sahibin kim olduğunu gösterme sevdasıdır. Siyonizm’in kalbine saplanmış bir hançer, büyüklükleri ile övünen, kibirlerine yenik düşenlerin, zulüm ve kin tohumu ekenlerin yüzlerine atılan bir tokattır. Filistin’e sırtını dönen, Siyonist çeteyle hizalanan herkese bir cevaptır. Çaresizlik içerisinde beklemeyi ve sadece savunmada kalmayı, kurbanlık koyun gibi sonunu beklemeyi en büyük marifet ve strateji sananlara gösterilen en onurlu yoldur.

İlk kıblemiz, haremimiz, etrafı mübarek kılınmış Mescidi Aksa’mız, her gün terörist İsrail ve Yahudi işgalciler tarafından düzenlenen baskınlarla taciz ve tahkir ediliyorken,  sokaklarda masum siviller kurşuna diziliyorken, on yaşında çocuklar tutuklanıyorken, Gazze’de ambargo ve abluka şiddetini artırmışken, sadece Filistinli kardeşlerimizin değil, tüm müslümanların izzeti her gün, her an çiğnenmeye devam ediyorken gerçekleşen bu operasyon sadece terörist İsrail’e değil, dünyayı kana boğan tüm zalimlere verilmiş bir cevaptır.

Dünyayı fildişi kulelerden yönetmeye çalışan kâfirlere karşı arzın yegâne ve mutlak sahibinin Cenâb-ı Allah olduğunu haykıran, delinemez, geçilemez, yapılamaz denilen ne varsa hepsini boşa çıkaran, milyarlarca dolar harcanan sistemler, uydular, istihbarat ağları, silahlar ve hepsinden önemlisi yenilmezlik algısını yerle yeksan eden yiğitlere selam olsun. Bu halk dünyanın tüm sessizliğine ve adaletsizliğine rağmen asla teslim olmayacağını bir kez daha göstermiştir.

İsrailin zulmüne, zihinleri bulandırmaya çalışanlara ve olumsuz algılar yayanlara karşı onurları, vatanları ve inançları için savaşan Filistinli kardeşlerimizle ve mücahitlerle omuz omuza olduğumuzu haykırmak için bugün buradayız!

Aksa Tufanı operasyonu, neredeyse bir asırdır pençelerini Filistin topraklarına geçiren işgal rejimi İsrail’in uyguladığı zulüm ve işgal politikasına karşı bir başkaldırıdır. Bu başkaldırı Rachel Corie’nin, Muhammed Durra’nın, Ahmet Yasin’in, Mavi Marmara şehitlerinin ve israilin acımasızca katlettiği tüm şehitlerimizin bitmeyen hesabıdır.

Sivil veya asker fark etmez, Filistin topraklarında evlerinden kovulan Filistinlilerin mülklerine istilacı böcekler gibi koşuşturarak doluşan genç/yaşlı, kadın tüm Yahudiler işgalcidir, Filistinli kardeşlerimize karşı işlenen her türlü suçun ve zulmün ortağıdır. On yıllardır, dünyanın her yerinden Filistin’e gelerek ben çalmazsam başka bir Yahudi çalacak diyerek Filistinlilerin evlerini ve hayat hakkını çalan, Kudüs’ün tarihi sokaklarında Filistinli ninelere saldıran, çocuklara saldıran, silah eğitimleri alan bir topluluk, sivil değil bilakis milis kuvvetlerdir. Bu kadar zulme ortak olmalarına rağmen Filistinli kardeşlerimizin büyük bir hassasiyetle sergiledikleri merhametli tavırlarda ortadadır. Bu mesele bahane edilerek ortaya konulmaya çalışılan algı zalimlerin zulümlerini gölgelemeye çalışmaktadır. Kendi saldırganlıklarını meşru, Filistinlilerin meşru müdafaa hakkını ise saldırganlık olarak göstermektedirler.

Bazı art niyetli kişi ve kuruluşlar, kendi yurtlarında ezilen, sürülen, hapsedilen öldürülen insanların öğrenilmiş çaresizlik içerisinde hareket etmesini beklediklerinden dolayı, yurtlarına ve onurlarına sahip çıkmaya çalışanların ortaya koyduğu kıyamı değersizleştirmeye, karalamaya ve kafaları bulandırmaya çalışırken şu soruları kendilerine sormak gerekmez mi? 

Kutsal toprakları işgal etmek sureti ile tüm insan hak ve hürriyetlerini, tüm uluslararası hukuk kurallarını ayaklar altına alarak kundaktaki bebekleri dahi şehit eden terör devleti İsraili ne ile itham ettiniz?

10 yaşında babasının kollarında şehit edilen Muhammed Durra için ne söylediniz? 

Cenin’de, Nablus’ta, Gazze’de katliamlar yapılırken hangi insani/vicdani tepkiyi ortaya koydunuz?

Müslüman toprağı olan Kudüs, İsrail denilen terör devletinin başkenti olarak ilan edilirken, Kudüs’ün mahalleleri boşaltılırken, Batı Şeria’da Müslümanların arazileri üzerinde yeni yerleşim yerleri kurulmaya devam edilirken, Mescid-i Aksa’ya yönelik tecavüzler günbegün artarken nerelerdeydiniz?

Aksa Tufanı operasyonunun hemen akabinde işgalci İsrail’in hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm imkânlarıyla Gazze’ye saldırması, kadın, çocuk, yaşlı demeden sürekli bombalar yağdırması, elektriği, suyu kesmesi, fosfor bombaları kullanmaları ve tüm insan haklarına aykırı suçlar için ne diyorsunuz?

Yoksa aslında rutine dönen bu zalimane uygulamalar, terör devleti İsrail söz konusu olduğunda tartışmaya bile açılmayacak doğal haklar mıdır?

İsrail istediği zaman, istediği şekilde saldırma, yok etme, katletme hakkına sahip iken ve hiç kimseye hesap verme mecburiyeti yok iken, yıllardır bu zulümler altında var oluş mücadelesi veren kardeşlerimize düşen sadece bombalanmak, öldürülmek, moloz yığınlarının altında can vermek midir?

Ereğli Ümmet Platformu olarak en gür sesimizle diyoruz ki;

İsrail’in başkenti ne Kudüs, ne de Tel Aviv’dir. İsrail’in başkenti cehennemin dibidir!

Ne kadar zulmederseniz edin, ne kadar kan dökerseniz dökün, Mescidi Aksa’yı, Kudüs’ü, Gazze’yi, Filistin’i bizden koparamayacaksınız!

Aksa için hazır on binler yüzbinler milyonlar olarak daima karşınızda olacağız. Tarih sahnesinden silinip gideceğiniz güne kadar karşınızda duracağız. Birkaç gün önce olduğu gibi hiç beklemediğiniz bir anda, bu coğrafyadan söküp atılacağınız günler yakındır. Kudüs ve Mescid-i Aksa için gayret göstermek imanımızın ve insanlığımızın bir gereğidir.

Siyonist işgal rejimine yönelik Filistinli kardeşlerimizin başlattığı haklı direnişi ve meşru mücadelesini destekliyor, Aksa Tufanı’nın bağımsız Filistin ve özgür Kudüs’ün yolunu açmasını yüce Mevlamızdan niyaz ediyoruz.

Selam olsun, Allah’a verdiği söze sadık kalanlara!

Selam olsun, azameti ve cesaretiyle düşmanın yüreğine korku salanlara!

Selam olsun, bir volkan olup işgale karşı patlayanlara!

Selam olsun, hiçbir kaybın korkutamadığı yiğitlere!

Selam olsun, İzzeddin Kassam’a, Şeyh Ahmed Yasin’e, Abdülaziz Rantisi’ye!

Selam olsun, Muhammed Durra’ya, Rachel Corrie’ye

Selam olsun, Kudüs’e, Ramallah’a, el Halil’e!

Selam olsun, , Nablus’a, Cenin’e, Gazze’ye

Ve binlerce selam olsun, ümmetin onurunu kurtaran Yiğitlere, Mücahitlere!

Zafer İslam’ındır..

Zafer inananlarındır..

Zafer Allah’tandır..

Ve elbette zafer yakındır!"

NAMAZ2

NAMAZ3

NAMAZ4

NAMAZ5

NAMAZ6

NAMAZ7

NAMAZ8

Editör: Haber Merkezi